Feda

FEDA

Türk edebiyatında, sinemasında veya tiyatrosunda daha önce işlenmemiş, hiç değinilmemiş konusuyla; Dünya, Türkiye, Ortadoğu tarihine ve Osmanlının son dönemine bakış açısını değiştirecek, heyecanı bir dakika bile düşmeyen sıcacık bir oyun. Türk Tiyatro tarihinde bu konuyu işleyen ilk oyun olma özelliğiyle de “tarihi” bir oyun.

Yıl, 1917. Yer, İstanbul. Yara derin. Osmanlı’nın son demlerindeki sancıya ve bir cumhuriyetin filizlenmesinden birkaç yıl öncesindeki sarsıntılara yer veren tarih sahnesinden uyarladığımız bu gösteriyle, ulaşabildiğimiz herkesi tanık listesine yazmak istiyoruz.
Bağdat İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Irak, Suriye ve Kudüs tamamıyla elden gitmek üzeredir. Cephelerde yeteri kadar ne aş ne ilaç ne de asker kalmıştır. Cephelere takviye yapılması kaçınılmazdır.

Gar Limanında Mavnalardan indirilen cephaneler, silahlar, teçhizatlar tren katarlarına yüklenmektedir. İstanbul’daki bir lisenin talebeleri de Filistin Cephesi’ndeki Yıldırım Ordularına katılmak için gönüllü olarak Haydarpaşa Tren Garındaki asker alma merkezine başvururlar, Hocaları ve gizlice cepheye gitmeye çalışan kahraman bir seyis kız ile birlikte…

Rüyasında Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’e çağırdığı deli dolu bir pehlivan da gönüllü olarak koşmuştur Misak-ı Milli savunmasına…
Ve tam bu hengamenin ortasında yaşanan yürek parçalayıcı bir aşk hikayesine tanık oluruz.
Haydarpaşa garında asker arkadaşı olarak kucaklaşan bu insanlar, yolculuğu bekledikleri 2 gün içinde öyle bir kaynaşırlar ki, daha cepheye varmadan cephedeki dostluğu, muhabbeti tadarlar… Tabii, cephenin ve savaşın dehşetini de…